Dünya nüfusu yaşlandıkça kansere yakalanan insan sayısı da hızla artmaktadır. Kanser olmak, hastanın fiziksel ve psikososyal işlevselliğini, dolayısıyla da genel yasam kalitesini büyük ölçüde etkiler ve ağır ruhsal-toplumsal sorunların yaşanmasına neden olur. Ciddi bir toplum sağlığı sorunu olan ve giderek daha sık görülmekte olan kanserin fiziksel teşhis ve tedavisi kadar birey ve toplum üzerindeki psikososyal sonuçlarının tanınması ve tedavi edilmesi de çok önemlidir.
Kanserin hissettirdikleri
Kanser genel anlamda korku, çökkünlük, ümitsizlik, çaresizlik, öfke, mutsuzluk, terk edilme, yalnızlık ve ölüm duygusunu çağrıştırır. Hastalar, kanser tedavisi için uygulanan yöntem ve kullanılan ilaçların da psikiyatrik etkilerini yaşayabilirler. Kanser, hem hasta hem de ailesi için zorlayıcı bir durum olabilir. Hastanın psikiyatrik durumunun tedavinin gidişatını etkilediği artık bilinmektedir. Bu nedenle kanser hastalarının ruhsal durumlarının bilimsel çerçevede ele alınıp gerekli psikiyatrik desteğin verilmesi son derece önemlidir. Kanser hastalarının büyük çoğunluğunda psikiyatrik tedavi gerektiren depresyon ve anksiyete bozukluğu görülmektedir.
PSA kontrolu kaygı nedenidir
Prostat kanseri, erkeklerde en sık görülen kanserdir. Akciğer kanserinden sonra ölüme en çok sebep olan kanserdir. İleri yaşlarda daha sık görülür. Bu nedenle kanser teşhisi konulmamış 50 yaşın üstündeki erkekler için yıllık PSA kontrolleri bile anksiyete nedenidir. Bazı hastalar doktorlarının önerisine rağmen PSA kontrolünden kaçarlar. Anksiyete, prostat kanserinin her aşamasında var olan ruhsal bir semptomdur. Kanser tanısı almak hastada yukarıda bahsettiğimiz korku, çökkünlük, ümitsizlik, çaresizlik, öfke, mutsuzluk, terk edilme, yalnızlık ve ölüm duygusunu çağrıştırır. Öyleki bazı hastalar kanseri inkar edip yok sayıp tedaviyi bile reddebilirler veya bazı hastalar kanserle başedemeyerek intihar edebilirler. Bu nedenle teşhisten itibaren hastanın psikiyatrik destek alması tedaviyi olumlu etkileyecektir. Yeni kanser tanısı almış olmayla ilgili genel korku ve kaygıların dışında uygun tedaviye karar vermek da başlı başına bir anksiyete kaynağıdır. Hasta ve hasta yakınları en etkin ancak en az yan etkili tedaviyi bulmaya çalışır. Hastalar bir yandan kanserin öldürücü etkisinin tedavi edilmesini isterken diğer yandan tedavi sonrasında yaşam kalitelerinin düşmesini de istemezler. Farklı ürologlardan görüş almanın yanısıra internetten çok da güvenilir olmayan bilgilerle de kafaları iyice karışmasına sebep olabilir. Öğrenilen bilgiler tedavi süreci ve sonrasıyla ilgili endişe ve ümitsizliğe neden olabilir. Bu aşamada hasta ve hasta yakınlarının doğru bilgilendirilmesi ve sakinleştirilmeleri gerekir.
Tedavi sonrası yaşam kalitesi
Tedaviden sonraki yaşam kalitesiyle ilgili bir diğer kaygı, idrar kaçırma ve sindirim sistemi değişiklikleridir. Prostatektomiden hemen sonra hastalar idrar sondasının en zaman çıkacağı, idrar kaçırması olup olmayacağı, insanların yanında idrar kokacakları, gaz-dışkı kaçıracakları gibi endişeler yaşarlar. Eğer böyle komplikasyonlar varsa ve gözden kaçarsa zamanla toplumdan izolasyona ve depresyona neden olabilir. Bu durum psikiyatrik müdahale ve tedavi gerektirir.
Prostat kanseri hastalarında görülen yorgunluk, genellikle aktif ve bağımsız hareket etmeye alışmış erkek hastaları sinirlendiren ve başetmekte güçlük çektikleri bir semptomdur. Yorgunluk genellikle motivasyon kaybıyla birlikte görülür. Bazı psikiyatrik ilaçlar ve hayatın yeniden organize edilmesi konusunda yapılacak psikolojik danışmanlık hastalara bu konuda oldukça yardımcı olur.
Prostat kanseri tedavisinden sonra erkeklerin büyük çoğunluğu PSA testleriyle ilgili aşırı duyarlı hale gelirler. Öyleki PSA kaygısı, panik belirtilerine ve uykusuzluğa neden olabilir. Bu durum, ürolojik ve psikolojik eğitim, psikolojik destek ve anksiyolitik ilaçlarla tedavi edilir.
Sonuç olarak, prostat kanseri erkeklerin büyük çoğunluğunu etkileyen yaygın bir hastalıktır. Hastalığın kendisi ve tedavileri hastanın yaşam kalitesini bir çok alanda etkilemektedir. Psikiyatrik destek ve tedaviler ile anksiyete, depresyon, umutsuzluk, toplumdan soyutlanma duyguları yerini umut, motivasyon, tedaviye uyum, eşle ilişkide iyileşmeye bırakır ve yaşam kalitesi artar.
Psikiyatrist